Malina:
Kalk ayağa, hareket et, benimle birlikte bir aşağı bir yukarı dolaş, derin
soluk al, derin.
Ben: Yapamıyorum, lütfen mazur gör beni, ve eğer
böyle devam ederse, artık uyuyamam.
Malina:
Neden hâlâ Savaş ve Barış’ı düşünüyorsun?
Ben: Ama adı böyle, biri ötekini izlediği için,
öyle değil mi?
Malina:
Her şeye inanmak zorunda değilsin, kendin düşün, daha iyi.
Ben: Ben mi?
Malina:
Savaş ve Barış yoktur.
Ben: Peki ne vardır o halde?
Malina:
Savaş.
Ben: Barışa nasıl kavuşacağım. Ben barış
istiyorum.
Malina:
Ama savaş var. Sen yalnızca şu kısa araya sahip olabilirsin, daha fazlasına
değil.
Ben: Barış!
Malina:
Senin içinde Barış yok, senin içinde de yok.
Ben: Bunu söyleme, bugün söyleme. Korkunçsun.
Malina:
Savaş var. Ve sen, savaşsın. Sen kendin.
Ben: Hayır ben değilim.
Malina:
Hepimiz savaşız, sen de.
Ben: O zaman artık var olmak istemiyorum, çünkü
savaşı istemiyorum, o halde uyut beni, sonun gelmesini sağla. Savaşın bir son
bulmasını istiyorum. Artık nefret etmek istemiyorum. Artık nefret etmek istemiyorum.
Ben artık, ben artık…
Ingeborg Bachmann, Malina, syf 169, Yapı Kredi Yayınları, 2004,