17 Temmuz 2012

Yaşasın O!

                                                                                                           (Bu ülke ancak usun bir dileği,                  
                                                                                                                    bir karşı - gömüttür.



Benim ülkemde, ilkbaharın tatlı belirtiler ve üstü başı dökük kuşlar yeğ tutulur uzak amaçlara.

Bir mumun yanıbaşında tansökümünü bekler gerçek. Pencere camı savsaklanır. Ne önemi var dikkatli biri için.

Benim ülkemde, sorguya çekilmez yürek çarpıntısı içinde olan kişi.

Devrilen kayık üstünde kötücül gölge dolaşmaz.

Yarım ağızla verilen selam bilinmez benim ülkemde.

Fazlasıyla ödenecek bir şey ödünç alınır ancak.

Ağaçlarda yapraklar, çok yapraklar olur benim ülkemde. Meyve vermemekte özgürdür dallar.

Yengin kişinin iyi niyetine inanılmaz.

Teşekkür edilir, benim ülkemde. 



Rene Char, Seçilmiş Şiirler, çev. Tahsin Saraç, Adam Yayınları, 1983

16 Temmuz 2012

Dünyayı güzellik kurtarsın artık

"Bir insanı sevmekle başlar her şey, dünyayı güzellik kurtaracak." Sait Faik Abasıyanık

Dünyadaki tüm zalim ruhlu insanların hayatlarında bi' kez olsun bir kimseyi ölesiye sevmediklerini düşünüyorum son günlerde. Yoksa neden insan zulmetsin ki bir başkasına, durduk yere? Hayat bu kadar kısayken, kuşlar uçarken? Bir kimseye bile gücüm yetse de anlatsam keşke, herkesin aynı olduğu bir yerde aslında kimsenin olmadığını. Tek bir dilek hakkım olsaydı, "dünyayı güzellikle kurtarın" derdim. Başka bir dünya ancak böyle mümkün olsa gerek.

                                                                    Ane Brun-One

11 Temmuz 2012

Öğrenci Törless'in Bunalımları'ndan

 Musil'in zekâsi Şipal'in yetkin çevirisiyle birleşince, ortaya harika bir kitap çıkmış haliyle. Tavsiye ederim.



Büyümekte olan bir gencin ilk tutkusu, bir kişiye karşı duyacağı sevgi değil herkese karşı duyacağı nefrettir. Kendini anlaşılmamış görmek ve dünyayı anlamamak, bu ilk tutkunun eşliğinde baş gösteren durumlar olmayıp, tutkuya yol açan tesadüfi denemeyecek biricik nedenlerdir. Tutkunun kendisi ise iki kişi olmanın iki kat yalnızlıktan başka bir anlam taşıyamayacağı bir kaçıştır. (s.53)

Ama yine de umutsuzluğa kapılmıyor, her şeye karşın kendimizi sağlam bir zemin üzerindeymişiz gibi güven içinde hissediyoruz. Eğer bu güven duygusu bizde olmasaydı, içimizde olmasaydı aklımızın zavallığı karşısında duyacağımız umutsuzluktan kendi kendimizi öldürmemiz gerekirdi. Bu güven duygusu sürekli eşlik ediyor bize, bizi aykata tutuyor, aklımızı her an küçük bir çocuk gibi koruyucu kollarına alıyor. Bir kez bunun bilincine ulaştıktan sonra, bir ruhun var olduğunu artık yadsıyamayız. Ruhsal yaşamımızı çözümlemeden geçirip aklın yetersizliğini anlar anlamaz, bu ruhun varlığını düpedüz hissederiz. Hissederiz, -anlıyor  musun- çünkü bu his olmadı mı, boş çuvallar gibi yığılır kalırdık. (s.193)

Ölmek yaşam tarzımızın sonundan başka bir şey değildir. Biz bir düşünceden ötekisine, bir duygudan bir sonrakine yaşar gideriz. Çünkü duygu ve düşüncelerimiz bir ırmak gibi durgun akıp gitmez, bizim gönlümüze doğar, taşlar gibi dşarıdan içimize düşerler. Kendini adamakıllı gözlemleyecek olursan, hissedeceksin ki, ruhumuz azar azar geçiş süreçleriyle renk değiştiren bir nesne değildir, düşüncelerimiz tıpkı değişik rakamlar gibi ruhumuzdaki kara bir oyuktan fırlayıp çıkar dışarı. Şimdi kafanda bir düşünce, gönlünde bir duygu vardır; bakarsın, ansızın bir hiçlikten fırlayıp çıkmış bir başkası onun yerini alır. Hatta dikkat edersen iki düşünce arasını kapsaya her şeyin karanlığa gömüldüğü anı sezebilirsin. Bu anın da –bir yol ele geçirildi mi- ölüm demek olduğunu görürsün. (s.200)

… Çünkü düşünceler başlı başına bir konudur. Çokluk rastlantılardan başka şeyler değillerdir; gelir, sonra yine bir iz bırakmadan geçip giderler. (s. 224)


Robert Musil, Öğrenci Törless'in Bunalımları, çev. Kamuran Şipal, Alakarga Sanat Yayınları, 2012