“İnsanlar arasındaki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç, ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi.”
“İnsanları kendi cinslerinden biri üzerinde kudret ve salahiyetlerini denemek kadar tatlı sarhoş eden ne vardır?”
“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.”
“Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde, ilk rasgeldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?”
“Hiçbir şey beni, hakkımdaki bir kanaati düzeltmek kadar korkutmazdı.”
“Zaten muhitimden uzak duruşumun, vahşiliğimin bir sebebi de kitaplarda tanıştığım ve benimsediğim insanları muhitimde bulamayışım değil miydi?”
“Dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melul bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.”
"Her şeyi, bilhassa ruhumu, hiç bulunmaycak bir yere saklamalı."
“İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtırlar.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna
Altını çift çizgiyle, sıkı sıkıya çizdiğim cümleleri alt alta yazınca, “insanlık”a ilişkin keskin, açık sözlü tespitler olduğunu fark ettim. Sonra, bu aralar “insanlar”ın üstüne biraz fazla gittiğimi fark ettim. Ve, “insanlar”ın üstüne bu kadar gitmekten vazgeçtim.