31 Mayıs 2014

Malina-1 "Savaş var. Ve sen, savaşsın. Sen kendin."



Malina: Kalk ayağa, hareket et, benimle birlikte bir aşağı bir yukarı dolaş, derin soluk al, derin.
Ben:    Yapamıyorum, lütfen mazur gör beni, ve eğer böyle devam ederse, artık uyuyamam.
Malina: Neden hâlâ Savaş ve Barış’ı düşünüyorsun?
Ben:    Ama adı böyle, biri ötekini izlediği için, öyle değil mi?
Malina: Her şeye inanmak zorunda değilsin, kendin düşün, daha iyi.
Ben:    Ben mi?
Malina: Savaş ve Barış yoktur.
Ben:    Peki ne vardır o halde?
Malina: Savaş.
Ben:    Barışa nasıl kavuşacağım. Ben barış istiyorum.
Malina: Ama savaş var. Sen yalnızca şu kısa araya sahip olabilirsin, daha fazlasına değil.
Ben:    Barış!
Malina: Senin içinde Barış yok, senin içinde de yok.
Ben:    Bunu söyleme, bugün söyleme. Korkunçsun.
Malina: Savaş var. Ve sen, savaşsın. Sen kendin.
Ben:    Hayır ben değilim.
Malina: Hepimiz savaşız, sen de.
Ben:    O zaman artık var olmak istemiyorum, çünkü savaşı istemiyorum, o halde uyut beni, sonun gelmesini sağla. Savaşın bir son bulmasını istiyorum. Artık nefret etmek istemiyorum. Artık nefret etmek istemiyorum. Ben artık, ben artık…


Ingeborg Bachmann, Malina, syf 169, Yapı Kredi Yayınları, 2004,












30 Ocak 2014

Denklem









"Whatever the equation, one can always be a zero. / yielding nothing, whether added, subtracted or multiplied." Füruğ Ferruhzad



                                                           Arctic Monkeys-You're so dark



Ben sandım ki düşündüğüm her şeyi silersem aklımdan, birer birer kaybolur zihnimde her şey. Sahip olduğum her şeyi kaybetmekte bu kadar iyiyken, zihnimin içindekileri nasıl muhafaza edebildiğimi anlayabilmiş değilim. Beni artık hiçbir şey şaşırtamaz; zihnim kadar.

Fizikçiler yeryüzündeki enerjinin kaybolmadığını, yalnızca suret ve form değiştirdiğini söylerler.

Füruğ'un da dediği gibi "Denklem her ne olursa olsun, bir kimse her daim sıfıra eşitlenebilir/  hiçbir sonuç vermeksizin; toplasan da, çıkarsan da, çarpsan da."

Sahi, bu şarkı geceye çok uygun değil mi? Gece gibi karanlık. Gece gibi insanlardan bahsediyor.

(Artık birbiriyle bağlantılı cümleler kurmaktan çok uzağım.)








19 Kasım 2013

Vasiyet/Vazgeçmek


Bellek biter mi? diye sordu bir yazar. Sahi biter mi? (Yine en sonda soracağım soruyu en başta sordum, dayanamadım.)

Vasiyet yazacak kadar yaşlı değilim elbet. Ama yapılacaklar listemden silmeye çalıştığım altbaşlıkları azaltmaya çalışırken hatrıma gelenler.

Kaç yönümü görüyor beni tanıyanlar, bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Ne çok soruya “Kader kısmet, bazı şeyler” der olmuşum, şaşırıyorum. Verecek bir cevap bulamadığımda, ya da konuşmaya çabalamaktan yorulduğumda böyle cevap veriyorum artık. Nasılsa değiştiremeyeceğim, dönüştüremeyeceğim karşımdakini. Konuşarak hiçbir devinim sağlayamayacaksam, boşuna çabalamak niye?

Bir yanda oturup saatlerce konuştuğum insanlar, hayatımı paylaştıklarım. Diğer yanda iki kelam edemediklerim. Bir yanda, her şeyimi anlatmaya çekinmediklerim. Diğer yanda kabız sohbetlerin başkahramanları.

Bellek bitmez, ama biz bitiririz. Ve bizim bitirdiğimiz her şey gibi gelip dönüp, durup durup yine bulur bizi; öc alır gibi.

“Bak dinlemeyeceksen, anlatmayayım” diyorum içimden karşımdakilere. Bak anlamaya çalışmayacaksan anlatmayayım. Bak değişmeyecekse hiçbir şey…

Ama en güzeli vazgeçmekmiş, Niye daha önce kimse söylemedi bana bunu? Umursamamak ne güzel bir hismiş.

Bir de affedebilsem insanları. Düşünmedikleri için, değişmedikleri için, sabit fikirleri için, önyargıları, kalıpları için. Ama kızamam ki kimseye, kafamdaki kalıba uymadı diye. O vakit kendime de kızmam gerekir zaten.  

Bellek. Hatrımda kalanlar. Kalmasa daha iyi olanlar. Kalsa mı acaba olanlar?

Beni biraz kabuğumda bırakın, içim azalmış.  

29 Ekim 2013

"Yaşam, bir çatlayıp dağılma işlemidir zaten,"


                                 “Yaşam, bir çatlayıp dağılma işlemidir zaten, gelgelelim oyunun en çarpıcı bölümünü oluşturan vuruklar -dıştan gelen ya da dıştan geldiği sanılan büyük, beklenmedik vuruklar- anımsadıklarınız, özürlerinizi yüklendikleriniz, zayıf anlarınızda dostlarınıza açtıklarınız - etkilerini hemen göstermezler öyle. İçten gelme bir başka tür vuruk vardır ki- ancak onunla baş edemeyeceğiniz kadar geciktiğinizde duyarsınız varlığını, bir bakıma artık eskisi kadar sağlıklı biri asla olamayacağınızı sezdiğiniz bir gün. Birinci tür çözülüşün çabuk olup bittiği sanılır oysa ikinci, nerdeyse biz bilincine varmadan olup bitmiştir de ansızın fark ediliverir.” F. Scott Fitzgerald


Anlatacak o kadar çok şey var ki. Ama benim konuşmaya mecalim yok. Geçmişin geçmesini bekliyorum. Meğer oturup bekleyince geçmezmiş. Belki de hiç beklememek gerekmiş.


Belki de bir yerden başlamalıyım artık. Şimdiyi yaşamalıyım. Kendime kızmaktan vazgeçmeliyim. Savunma mekanizmalarımı bir an olsun durdurmalıyım. Kendimi o kadar uzun zamandıır savunuyorum ki, bunu nasıl yapacağımı unuttum. 

Kendimi ne çok ihmal etmişim. Şimdi ertelediğim şeyleri yapıyor ve nihayet mutlu hissedebiliyorum. Cebimde bir daha, hiçbir zaman eskisi kadar sağlıklı olamayacağımın bilgisiyle.   



                                               Kings of Convenience feat Feist-Know How

                                                           Riding on this know-how
                                                           Never been here before
                                                           Peculiarly entrusted
                                                           Possibly that's all
                                                           Is history recorded?
                                                           Does someone have a tape?
                                                           Surely, I'm no pioneer
                                                           Constellations stay the same

                                                           Just a little bit of danger
                                                           When intriguingly
                                                           Our little secret
                                                           Trusts that you trust me
                                                           'Cause no one will ever know
                                                           That this was happening
                                                           So tell me why you listen
                                                           When nobody's talking

                                                           What is there to know?
                                                           All this is what it is
                                                           You and me alone
                                                           Sheer simplicity

26 Ocak 2013

Geçiyordum uğradım



1. Yapmam gereken milyonlarca iş varken, ben takvim başına geçmiş yine parmak hesabı yapıp duruyorum. Küçükken özlediğim insanları toplayıp mutlu mesut yaşayabildiğim bir köy hayal ederdim. Hoş olmaz mıydı sahi?

2. Gece; tüm hastalıkların uğruna bekleşip, patlak verdiği zaman dilimi. Bir gece ansızın, tüm unutmak istediklerimi hatırlayıp -kısa bir film şeridi gibi filan da değil- bildiğin tekrar tekrar yaşayıp üzülebiliyorum. Bu geceler bana hiç yaramıyor. Tevekkeli değil, hava kararınca uyuyasım geliyor hemen.

3. Hayatım hakkında ciddi kararlar verme eşiğindeyken bir kez daha kararsızlığın ne mene bir şey olduğuyla yüzleştim. Bu sefer uykum kaçtı. Eğer değişiklik istiyorum diye yeri göğü inletirse, rahatsız edici değişiklikler yapmak zorunda kalabiliyormuş insan. Tuhaf.

4. Sevdiğim hiçbir şeyden zevk alamamaya başladım. Kaç zamandır kitap okuyamadığımı ben de unuttum. Bir nevi durgunluk dönemi, ama bir türlü bitemedi gitti her nedense. Ben iyice depresyona girmeden şu okul bitse iyi olacak.

5. bir de, insanlar az konuşmalı. Bunu bilir bunu söylerim. Herkes biraz daha az konuşsa hepimiz daha sağlıklı insanlar olabilirdik. En azından konuşarak halledemediğimiz sorunların farkına varırdık mesela. Hoş olmaz mıydı sahi?






28 Aralık 2012

Firar


Evvelce o çok düşkün olduğum yalnızlık sevgime ne olmuşsa bilmem. Bir cuma akşamını yalnız geçiriyorum diye mi, yoksa aldığım haberden midir bilmem, kasvet doldu odam. Oysa haberin iyi mi, kötü mü olduğuna bile karar veremedim daha. Karar verip uzlaştım,(kendi kendimle uzlaşmaya çalışıyoruz bu aralar) bi süre susayım, en iyisi ben.

Oysa ne zamandır konuşmamıştık diyor iç ses. Şimdi hep insanlara konuşur oldum, ne tuhaf. Oysa, mesela, çok iyi tanımayanlar beni suskun diye bilirler. Öyle az konuşurum ben dışımdan. Boşuna değil kaç zamandır blog bile yazamıyorum.  Ben en son ne diyordum? Nereye varmaya çalışıyordum? İyiden iyiye unutmuşum  uzlaşmayı. Koca bir paradigma kaydı, kolay mı ya?

Velhasılı kelam, bu yazı da tıpkı benim gibi hiçbir yere gitmiyor. Sadece, kendimle biraz ara vermeye karar verdik. Çok özlersek bir daha görüşürüz de dedik.

Uzun uzun kaçıp yine kendime sığındım. Bu sefer başarabilirim sanmıştım, yapamadım. 

17 Eylül 2012

"Benim her duygum biraz hüzün gibidir. Mesela"





Nasıl ödedimse arsızlığımın bedelini hüzünle, işte öyle gelir insana bir şiir ansızın, bir hüznü en iyi bir şiir tarif eder. Bir duyguyu en iyi iki mısra, kimi zaman. Ve kara bir rengi vardır tüm mevsim geçişlerinin, kimse fark etmez. Değil mi ki anlaşılmaz ense kökümdeki sancı ve boynumdaki sızı dışarıdan bakıldığında, nasıl beklerim içrek bir yaraya merhem olunmasını. Eşyanın düzenine aykırı isteklerimiz olmasaydı, şiir kadar anlaşılır bir hayatımız da olabilirdi belki.

Özetle, anarşizan bir his bu, nereye gittiği belli değil. Çünkü zaman çok uzun bir koridordu, ben oraya düştüm ve kayboldum.




“şimdi bu kışa girişin bir hüznü müdür, o mudur acaba
Bu iri iri sevmekler, denizi o eski mühür, o mudur acaba

Mavi isterse mavi kalsın ister ölümle değişsin kendini
Ellerim bu hüzünde her şeye karşı kırgın, kaba saba

Çocuklar vardı çarşıya indiğimde hemen hemen günsonu
Ellerini verdin tuttum, tamam ağzını da ver bir daha

Durup durup yüceltiyorsun şu korkak şafağımı
İncelmiş bir mor olarak çıkıyorum böylece her sabaha

Şimdi bu hüzün nedir sanki, kara kazağım sırtımda
Işte bir duman, bizi tüten, işte bir duman ki kapkara

Kışa nasıl başlanır bahçelerde, çiçekler nasıl başlarsa
Bir balıkçı denisin dibine öyle başlar her defa

Şimdi bu kışa girişin hüznü müdür, o mudur
Benim her duygum biraz hüzün gibidir. Mesela
… „

Turgut Uyar