19 Kasım 2013

Vasiyet/Vazgeçmek


Bellek biter mi? diye sordu bir yazar. Sahi biter mi? (Yine en sonda soracağım soruyu en başta sordum, dayanamadım.)

Vasiyet yazacak kadar yaşlı değilim elbet. Ama yapılacaklar listemden silmeye çalıştığım altbaşlıkları azaltmaya çalışırken hatrıma gelenler.

Kaç yönümü görüyor beni tanıyanlar, bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Ne çok soruya “Kader kısmet, bazı şeyler” der olmuşum, şaşırıyorum. Verecek bir cevap bulamadığımda, ya da konuşmaya çabalamaktan yorulduğumda böyle cevap veriyorum artık. Nasılsa değiştiremeyeceğim, dönüştüremeyeceğim karşımdakini. Konuşarak hiçbir devinim sağlayamayacaksam, boşuna çabalamak niye?

Bir yanda oturup saatlerce konuştuğum insanlar, hayatımı paylaştıklarım. Diğer yanda iki kelam edemediklerim. Bir yanda, her şeyimi anlatmaya çekinmediklerim. Diğer yanda kabız sohbetlerin başkahramanları.

Bellek bitmez, ama biz bitiririz. Ve bizim bitirdiğimiz her şey gibi gelip dönüp, durup durup yine bulur bizi; öc alır gibi.

“Bak dinlemeyeceksen, anlatmayayım” diyorum içimden karşımdakilere. Bak anlamaya çalışmayacaksan anlatmayayım. Bak değişmeyecekse hiçbir şey…

Ama en güzeli vazgeçmekmiş, Niye daha önce kimse söylemedi bana bunu? Umursamamak ne güzel bir hismiş.

Bir de affedebilsem insanları. Düşünmedikleri için, değişmedikleri için, sabit fikirleri için, önyargıları, kalıpları için. Ama kızamam ki kimseye, kafamdaki kalıba uymadı diye. O vakit kendime de kızmam gerekir zaten.  

Bellek. Hatrımda kalanlar. Kalmasa daha iyi olanlar. Kalsa mı acaba olanlar?

Beni biraz kabuğumda bırakın, içim azalmış.