27 Mart 2012

Sonra?







Sonra? Sonrası iyilik güzellik.

Öyle mi?

Zamanlardan sonra zamanları hep iyi anmaya göre yaratılmışız.

Hep.

Sırf bu yüzden geçmişte takılı kaldığımız anlar var.

Oldu.

Ve hep olacak.

Ve tıpkı bu cümleler gibi, eksiltili bir anlatı olmaktan öteye gitmeyecek şimdiki zaman.

Eksiltili bir şimdi.  

Hep eksik.

Eski bir anlatının eksikliği üzerimizde. 

Hep beraber halimize yanalım. 









23 Mart 2012

Uyuyamayanlar #2

Hafta sonlarının geldiğine mi sevinsem, günlerin elimde ufalandığına mı üzülsem, bilemiyorum. Zamanın hem geçmesine, hem hiç geçmemesine çok kızgınım. bu kadar da göreceli olma be!

Olmadı, baştan.

Ne uyuduğumu, ne uyumadığımı biliyorum. Kitap okuyamıyorum. Verimsizlik.  Kendime de kızamıyorum, bir şey için savaşırken başka şeyleri feda etmek gerekiyor. Her şeyin farkındayım da, her şeyi farkındalığıyla bıraksam ya? olmaz mı? olmuyor işte.

Olmadı, baştan.

Zamanı kısımlara ayırırsak kolay olur sandık, olmadı. Yanıldık.

hal böyleyken, güzel şarkılar dinlemek kalıyor bana yalnızca.

Ve yine olmadı sanki, bu sefer en baştan başlamalıyım...

                                                                     Dido-Here with me

21 Mart 2012

gözleri getirelim

Bugün Dünya Şiir Günü. o zaman bir Cansever şiirini Ceylan Ertem'den dinleyelim. iyi günler, iyi şiirler! :)  {şarkıyı bana ilk kez dinleten nazogibisi'ne selam olsun}

                                                          Ceylan Ertem-Gözleri Getirin



                                                      Gözleri Getirin
                                                       ...Sanki hiçbir şey uyaramaz
                                                       İçimizdeki sessizliği
                                                       Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey
                                                       Gözleri getirin gözleri.

                                                       Başka değil, anlaşıyoruz böylece
                                                       Yaprağın daha bir yaprağa değdiği
                                                       O kadar yakın, o kadar uysal
                                                       Elleri getirin elleri
                                                       Diyorum, bir şeye karşı komaktır (günümüzde) aşk
                                                       Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi...

                                                       Edip Cansever

19 Mart 2012

Let's Roman!

ay tu diri diri kerdjan diri diri ! :)

                                                     Rota, Romanya-Diri diri so kerdjan

18 Mart 2012

Karaduygun ve Birhan Keskin








Okuduğum tüm kitaplar hakkında yazamıyorum ne yazık ki, ama yeni çıkmış bir kitap olması hasebiyle hakkında birkaç bir şey karalamak istedim Karaduygun’un. Genelde yeni çıkan kitaplara yetişemiyorum ama bu kitabı çok merak ediyordum. Aziz dostum, güzel insan Melike'yle çok severiz biz Birhan Keskin şiirlerini. Poetikadan yoksun olduğunu söyleyen arkadaşlarım da var, fakat ben onu eksik poetikasıyla seviyorum galiba. Tarzı biraz daha düzyazıya yakın, bu durum  “şiir” için çok büyük bir eksiklik fakat, Keskin’in şiirlerinde kadın ruhundan çok iyi anlayan, yoğun ve çok farklı bir tat var.  

Karaduygun’a dönersek, yazar Sema Kaygusuz kitapta şair Birhan Keskin’i anlatısının kahramanı olarak kullanıyor. Fakat Keskin’in hikâyesi tüm kitaba hâkim olmuş değil. Yazar başkahramanını anlattığı bölümleri Roma rakamlarıyla ayırarak kendine özgü bir iç içelik sistemi geliştirmiş. Kitapta Keskin’in anlatılmadığı bölümlerde anlatıların biraz fantastik olduğunu söylemek yanlış olmaz galiba. Bir şişeyle denize bıraktığı notu bulanlara hediye elbise diken terzi, hiç durmadan bal yiyen çocuk,  tüm yemekleri yediği için evin huzurunu kaçıran kız… Bu anlatılar, “diğer”inin bakış açısından bakmanın ne denli zor, bir o kadar da elzem bir mesele olduğunu gösteriyor. Ötekinin de tıpkı bizim gibi düşündüğünü zannetmek, içinden çıkılması ne de zor bir çelişki.

Yeni kitapları sevmememin sebeplerinden biri, kitapların “başarılı” bir satış grafiği yakalaması için gürültülü reklamlar, tumturaklı sözlerle yazılmış basın bildirileri, para verilip yazdırılmışçasına(ki çok yanlış bir his sayılmaz) his uyandıran kitap eki yazıları. Basın bildirisinde geçen “bir şair ilk defa bir kitabın adlı adınca kahramanı oldu” iddiasını Ömer Türkeş burada çürütmüş zaten. Kitabı okurken de “adlı adınca” kahramanı olsa bile “başlı başınca” olmadığını, farklı bölümlerde farklı örgüler örüldüğünü görüyorsunuz. Beklenti yarattıkları için bu tür iddialı söylemlerden kaçınmak gerek.    

"Değil mi ki bir varlığa değdiğimizde tenimizde izi kalır." gibi incelikli cümleleriyle Kaygusuz’un kendine özgü, klişeden uzak ve şiirsel bir üslubu var. “Genç” yazarlarda en çok aradığım özellik bu benim. Sanki daha önce de okumuşum hissi uyandıran öykünmeci tarzı sevmiyorum. Kitaptaki her kelimenin üzerinde ince ince düşünülmüş; devinimli, akıcı ve yoğun bir üslupla yazılmış.

Ve en sevdiğim Keskin şiiriyle sonlandırıyorum;

Saf Sabır

Ben, birlikte kıyıya sürüklediğimiz kayıktan

saflığımı ve sabrımı aldım tek

kalanları kumsala göm sen de

yaz boyunca

nasılsa her keder eksilir

kendini doldurarak



sardunyalarla konuşarak çoğalttım

aramızdaki ayrılığı

sayarak çoğalttığım günleri tamamladım

kirpiklerimin arasına çektiğim tülde

yağmur durdu ve şimdi kış bitiyor

oysa kimse yokmuş dışarda

içim dışıma vuruyor



sardunyalara su vermekle unutamadığımız

şeymiş aşk:

alnından bir günaydın gibi düşürdüğüm sabah,

sağ yanımda unuttuğun keder.


16 Mart 2012

Tomris Uyar'a şiirler

Aşağıdaki şiirler Tomris Uyar'dan esinlenerek yazılmış -bence- en güzel şiirler. 



Tomris Uyar için Bir Şiir Kurma Çalışması

seni sonsuz biçiminde buldum o biçimi almıştın
sandviçlerle, kötü şehirle, terle başbaşa kalmıştın

yürüdü üstüne herkesin neonu, herkesin babaannesi
herkesin en eski olan kökü, en eski hanesi

yeşili bozup suya çevirdin, akşamı sonsuz uzattın
ne buldunsa o akşama uygun, ne buldunsa ona kattın

perdeler uzundu, rüzgar kısa, masalar üç bacaklı
masalar dört bacaklı, rüzgarlar uzun, perdeleri kısalttın

sen bir atmacanın en uzun çığlığısın her tür gökte
göğü büyüttün, otobüsleri aldın, şehirleri ufalttın

yıkılan bir kedi bir süre olarak doldurur sesini
seversin bir kanaryanın sesinden çok kendisini

denizi ve ormanı, açlığı ve başkaldırmayı ayırmadın
bırakılmış bir köşebaşının en güzel tanımıdır adın

seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun

gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
ruhum, ateş yüreğim, kokum, birlikte öyle

Turgut Uyar


ve,



Sayım
 
 
Ayışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni

Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni

Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni

Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni

Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni

Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni

En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni 
 
 
Cemal Süreya 

Tomris Uyar'ın günlükleri

Bugün çoook sevdiğim Tomris'im Uyar'ımın doğum günüymüş. Aşağıda kendisinin günlüklerinden not aldığım alıntıları bulabilirsiniz.



Gündökümü, Bir Uyumsuzun Notları, 1975-1980, Can Yayınları , 1989

Bir yazar, işinin başına otururken, kalemi de eline ilk alıyormuş gibi bir acemiliğe kapılmıyorsa neden yazmak istesin? Bir daha hiç yazamayacağı korkusunu her keresinde duymuyorsa, yazma coşkusunu hiç tadamamış demektir. Kendi adını basılı görmeyi yazdığının kanıtı sayıyordur yalnızca. (s.7)

Akıllı kadın dostlar daha güç bulunuyor. Akıllı kadınların çoğu saldırgan ve kılçıklı nedense. Güzel başlayan, içtenlikle sürdürülen ilişkilerde yaya bırakabiliyorlar sizi. Erkeklerle daha kolay dostluk kurmam bu yüzden sanırım. Kendi adıma söyleyeyim: erkek olduğunu yadsıyan bir erkek arkadaşım olmadı. Geldiğimiz ayrı dünyaların sınırında kısa bir süre için bile olsa ortaklaşa bir dünya kurabilirdik. O dünyaya kendi özümüzden kattığımız parçaların bir daha değişmeyeceğini bilerek, boyuna zenginleşerek. (s32)

Bir ara-yol olmalı mutlaka, mutlu bir yol. (s 36)


Polis romanlar ile korku hikâyeleri, olağan yaşamanın, günlük akışın dışında varsayıldıkları için çekici geliyorlar okurlara; “şiddet olayları”yla dolu olsalar bile dinlendiriyorlar, çünkü olağan’ın dışında geçebilen ayrıcalıkları, “hak”ları var. (s.51)

Simetri güvenli bir sığınak aramaktan başka nedir? Sağda ne varsa, solda da vardır, bilirsiniz, şaşırmazsınz.(s55)

Uykunuz kaçtı mı kültürünüz artıyor. s.68

Her şey ne büyük bir hızla yaygınlaşıyor, öyle ki yaygınlaştığında yozlaşma sürecine girmiş oluyor, kendiliğinden. s.83

Günümüzde yazarın, sıradan bir yurttaştan daha alçakgönüllü, daha yalın ve çalışkan olması gerektiğinie inanırım çünkü. s.103

Ahlaklı olmak, ahlalı savunmak kolay da, ahlakla uğraşmayı iş edinmek güç. s.106

Müziksiz bir edeyat düşünülemeyeceği gibi, edebiyatsız bir müzikten de söz edilemez. s. 112

Erdem mi bilmem, doğuştan verici olmak (kanım bile 0 rh pozitif)… bence de öyledir: “Bir kerecik esirgeyebilen, hiçbir şey vermemiş sayılır.” s. 165.

Kafanız dinlenmeye alışık değilse, hiçbir yerde dinlenmiyor.   s. 184

Edebiyat, bütünüyle geçmişimizdir, kendi yaşamadığımız anılarımızla da geçmişimizdir. Bir vasiyettir bize. Ya da geriye doğru verdiğimiz bir namus sözü.

Derken kararımı verdim, tedirginliğim geçti; piyasa yazarlarını çevirmeyeceğim. Okuma hızıyla çarçabuk çevirsem de, karşılığında kendi kitaplarıma ödenen ücretin en aşağı on katını alsam da. Vasiyet böyle gerektiriyor. Kaldrırıp attım önerilen çeviriyi. (s.271)  (Burası bende aydınlanmalar yaşatan Tomris paragraflarındandır!!)



ve


  
Günlerin Tortusu'ndan (1980-1984)


Romanı edebiyattan ayrılabilir öğelerle (sürükleyici olaylarla, ilginç kişilerle, doğru bildirilerle) bir süre koşturabilirsiniz, ama öykü çok sıkı bir öz denetim istiyor; bir fazla, hepsini silip götürüyor.

Şarlatanlar Dönemi adlı yapıtında şöyle diyor Lillan Hellman: “Amerika’da yanılgıları anmak sağlıksızlık sayılır; yanılgıları düşünmek kuruntuluktur; yanılgılar üstüne kafa yormaksa zırdelilik.”
Zırdeliliği alıyorum, üstü kalabilir.

İletişim engellerinin başında evrensel beylik kalıplar, inançlar geliyor. Sözgelimi kadın sevecendir, erkek yiğit; kadın edilgendir, erkek etkin; kadın yaşamı götüren, sürdürendir, erkekse yaşamı yapan. Burada bir ayraç açarak sözcüklere dişil ve eril tanımlar (article) yakıştıran batı dillerininden örnekler verebiliriz. Batı dillerinde sabır, erdem, süreklilik, direnç gibi uzun vadeli kavramların dişil tanımlarla anıldığını görüyoruz. (Bu arada kişilik zaafı, oynaklık, döneklik imleyen sözcüklerin de!) ataklık, girişkenlik imgeleyen sözcüklerin çoğuysa eril tanımlarla kullanılıyor. Hazır bu ayracı açmışken edebiyat türlerinin tanımlarını da unutmayalım. Roman'dan başlayalım. Almancası: der Roman, Fransızcası le Roman, İtalyancası il Romanzo ama İspanyolcada la Novella ve la Ficcion’le bir dişilik yükleniyor roman. Öykü Almancada die Gecishte, Fransızcada dişil l’historise İtalyacada la Novella’yken İspanyolcada la Narracion ile el Cuento arasında bocalıyor. Bu bocalamada öyküleme ve anlatı sanatlarının doğuş biçiminin payı büyük olsa gerek. Şiir batı dillerinde dişil bir sözcük, yalnız Almancada cinsiyetsiz: das Gedicht. Bu tanımlar, halkların bu türlerden beklentilerinin ipuçlarını verdiği için dilbilimcileri olduğu kadar toplumbilimcileri de ilgilendirse gerek.















adı üstünde "tesadüf" işte







Toprağı değiştirilen çiçekler gibiydi yürümek. Önce soğuk, sonra sıcak, sonra yine soğuk. Karşıdan karşıya geçmek gibi. Asma bir köprüyü aşmak gibi. Sahilden geçen büyük bir yük gemisinin içindekileri tahmin etmeye çalışmak gibi. Önce bilip, sonra unutmak; sonra yine bilip yine unutmak gibi.

Olduğum yerde kalakaldım bir süre. Baktım, baktım, baktım. Gördüğümden emin olmalıydım, öyle ya, “emin” olmadan yaşayamaz insan. Tek kelime edemedim. Ne diyebilirdim ki zaten? Söylenecekleri tüketmiştim.

Şarkılar söyledim, şarkılar dinledim. Okudum, yazdım da hatta. Yokluğun tesadüfü olur muydu? Adı bile üstünde “tesadüf” işte, ne bekleyebilirdim ki en fazla? Yokluğun tesadüfü olmaz fakat, tesadüfün yokluğuyla korunumlu bir kale bulmalıyım kendime.

Oysa ben tesadüflere inanmam. Onlar da bana inanmıyor galiba. Kötü rastlantıları başka hiçbir şekilde açıklayamam yoksa.   





15 Mart 2012

Orjinalinden daha güzel cover'lar listesine eklensin, arz ederim.

Hatta mümkünse loop'a atılsın, durmadan dinlensin.  (evet yazamıyorum, ben de DJ'liğe soyundum ne yapim?)

           

Coldplay-Paradise (Peponi) African Style (Piano/Cello Cover) The Piano Guys ft Alex Boye

08 Mart 2012

Vaadedilmiş Topraklar

.
 Başkaları cehennemse, biz de başkalarının cehennemiyiz. Hiç kendimizi kandırmayalım; biz hepimiz, cehennemin ta kendisiyiz. Söylenen ve saklanan tüm sözler cehenneme bir odun daha atıyor. Heyhat. Konuşmak ne zamandır böylesine sessiz ve böylesine hesaplı? Sesimde söyleyemediğim sözcükler anıt gibi durmasınlar artık. Anıtlar yüksek; anıtlar korkulu ve tenha. Ben yüksekten çok korkarım.



                                              Kings of Convenience-Weight of my Words









.

04 Mart 2012

Runaway (We don't bleed when we don't fight)






.
Öncelikle şunu söylemek isterim ki kesinlikle komisyon almıyorum. Bloğun adını “The national grubunu dinleme ve anısını yaşatma bloğu” olarak değiştirmeyi düşünmedim değil, ama diyalektik'a" dan da çok memnunum; arada kaldım, neyse.

An itibariyle tüm albümlerini dinlemiş bulunduğum nadide Indie grubumuzun en iyi albümünün High Violet olduğu kanısındayım. Şiddetle tavsiye ederim. Bu şarkı da bana göre albümün en iyilerinden.

Ayrıca, ben bu adamları eve alıp beslemek istiyorum!  Lütfen!


                                                   The National-Runaway 

                   
                                        There's no saving anything
                                                         Now we're swallowing the shine of the summer
                                                         There's no saving anything
                                                         How we swallow the sun

                                                        But I won't be no runaway
                                                        Cause I won't run
                                                        No I wont be no runaway
                                                        What makes you think I'm enjoying being led to the flood?

                                                       We got another thing coming undone
                                                       And its taking us over
                                                       We don't bleed when we don't fight
                                                       Go ahead, go ahead

                                                      Throw your arms in the air tonight
                                                      We don't bleed when we don't fight
                                                      Go ahead, go ahead
                                                      Lose our shirts in the fire tonight

                                                     What makes you think I'm enjoying being led to the flood?
                                                     We got another thing coming undone

                                                     But I won't be no runaway
                                                     Cause i wont run
                                                     No I won't be no runaway
                                                     Cause I won't run
                                                    
                                     No I won't be no runaway
                                                    But what makes you think im enjoying being led to the flood?
                                                    We got another thing coming undone
                                                    And its taking us over

                                                   We don't bleed when we dont fight
                                                   Go ahead, go ahead
                                                   Throw your arms in the air tonight

                                                  We don't bleed when we don't fight
                                                  Go ahead, go ahead                                                  
                                   Lose our shirts in the fire tonight

                                                 What makes you think I'm enjoying being led to the flood?
                                                 We got another thing coming undone
                                                 We got another thing coming undone
                                                 And it's taking forever

                                                I'll go braving everything
                                                With you swallowing the shine of the summer
                                                I'll go braving everything
                                               Through the shine of the sun.
                                   
                                No I won't be no runaway
                                               What makes you think im enjoying being led to the flood?
                                               We got another thing coming undone
                                               And its taking us over
                                               We dont bleed and we dont fight

                                              Go ahead, go ahead
                                              Throw your arms in the air tonight
                                              We dont bleed when we dont fight
                                              Go ahead, go ahead
                                              Lose our shirts in the fire tonight

                                             What makes you think I'm enjoying being led to the flood?
                                             We got another thing coming undone
                                             We got another thing coming undone
                                             And its taking us over

                                             And it's taking forever