Okuduğum tüm kitaplar hakkında yazamıyorum ne yazık ki, ama yeni çıkmış bir kitap olması hasebiyle hakkında birkaç bir şey karalamak istedim Karaduygun’un. Genelde yeni çıkan kitaplara yetişemiyorum ama bu kitabı çok merak ediyordum. Aziz dostum, güzel insan Melike'yle çok severiz biz Birhan Keskin şiirlerini. Poetikadan yoksun olduğunu söyleyen arkadaşlarım da var, fakat ben onu eksik poetikasıyla seviyorum galiba. Tarzı biraz daha düzyazıya yakın, bu durum “şiir” için çok büyük bir eksiklik fakat, Keskin’in şiirlerinde kadın ruhundan çok iyi anlayan, yoğun ve çok farklı bir tat var.
Karaduygun’a dönersek, yazar Sema Kaygusuz kitapta şair Birhan Keskin’i anlatısının kahramanı olarak kullanıyor. Fakat Keskin’in hikâyesi tüm kitaba hâkim olmuş değil. Yazar başkahramanını anlattığı bölümleri Roma rakamlarıyla ayırarak kendine özgü bir iç içelik sistemi geliştirmiş. Kitapta Keskin’in anlatılmadığı bölümlerde anlatıların biraz fantastik olduğunu söylemek yanlış olmaz galiba. Bir şişeyle denize bıraktığı notu bulanlara hediye elbise diken terzi, hiç durmadan bal yiyen çocuk, tüm yemekleri yediği için evin huzurunu kaçıran kız… Bu anlatılar, “diğer”inin bakış açısından bakmanın ne denli zor, bir o kadar da elzem bir mesele olduğunu gösteriyor. Ötekinin de tıpkı bizim gibi düşündüğünü zannetmek, içinden çıkılması ne de zor bir çelişki.
Yeni kitapları sevmememin sebeplerinden biri, kitapların “başarılı” bir satış grafiği yakalaması için gürültülü reklamlar, tumturaklı sözlerle yazılmış basın bildirileri, para verilip yazdırılmışçasına(ki çok yanlış bir his sayılmaz) his uyandıran kitap eki yazıları. Basın bildirisinde geçen “bir şair ilk defa bir kitabın adlı adınca kahramanı oldu” iddiasını Ömer Türkeş burada çürütmüş zaten. Kitabı okurken de “adlı adınca” kahramanı olsa bile “başlı başınca” olmadığını, farklı bölümlerde farklı örgüler örüldüğünü görüyorsunuz. Beklenti yarattıkları için bu tür iddialı söylemlerden kaçınmak gerek.
"Değil mi ki bir varlığa değdiğimizde tenimizde izi kalır." gibi incelikli cümleleriyle Kaygusuz’un kendine özgü, klişeden uzak ve şiirsel bir üslubu var. “Genç” yazarlarda en çok aradığım özellik bu benim. Sanki daha önce de okumuşum hissi uyandıran öykünmeci tarzı sevmiyorum. Kitaptaki her kelimenin üzerinde ince ince düşünülmüş; devinimli, akıcı ve yoğun bir üslupla yazılmış.
Ve en sevdiğim Keskin şiiriyle sonlandırıyorum;
Saf Sabır
Ben, birlikte kıyıya sürüklediğimiz kayıktan
saflığımı ve sabrımı aldım tek
kalanları kumsala göm sen de
yaz boyunca
nasılsa her keder eksilir
kendini doldurarak
sardunyalarla konuşarak çoğalttım
aramızdaki ayrılığı
sayarak çoğalttığım günleri tamamladım
kirpiklerimin arasına çektiğim tülde
yağmur durdu ve şimdi kış bitiyor
oysa kimse yokmuş dışarda
içim dışıma vuruyor
sardunyalara su vermekle unutamadığımız
şeymiş aşk:
alnından bir günaydın gibi düşürdüğüm sabah,
sağ yanımda unuttuğun keder.
Ben, birlikte kıyıya sürüklediğimiz kayıktan
saflığımı ve sabrımı aldım tek
kalanları kumsala göm sen de
yaz boyunca
nasılsa her keder eksilir
kendini doldurarak
sardunyalarla konuşarak çoğalttım
aramızdaki ayrılığı
sayarak çoğalttığım günleri tamamladım
kirpiklerimin arasına çektiğim tülde
yağmur durdu ve şimdi kış bitiyor
oysa kimse yokmuş dışarda
içim dışıma vuruyor
sardunyalara su vermekle unutamadığımız
şeymiş aşk:
alnından bir günaydın gibi düşürdüğüm sabah,
sağ yanımda unuttuğun keder.
daha önce de söylediğim gibi, kaygusuz'un cümle yapıları hakikatten güzel. amma, Birhan bence reklam unsuru olarak da kullanılmış olabilir, ki yazarın böyle bir şeye ihtiyacı yok. bir de ben Birhan'ın o şiirini nasıl bilmem, nasıl aklımda kalmamış olabilir, hele de yazdığı ne varsa okumuş, üstüne kadını rüyasında görmüş insanım yahu! :)
YanıtlaSilkalemine sağlık dostum:)
Haklısın, çünkü gerçekten kitapta Birhan'a ait o kadar az anlatı vardı ki. biraz hayal kırıklığı yarattı zaten bu bende.
YanıtlaSilbu şiir tipik bir Birhan şiiri, değil mi? karakteristiğini yansıtıyor bence onun şiirinin. bu şiirin bendeki hikayesi biraz farklı, sömestr'da Sivas'a gidip kütüphaneme kavuştuğumda (ki bu durum yılda sadece bir defa gerçekleşiyor, biliyorsun) ta lisede aldığım bir antolojide rastladım bu şiire, daha önce de okumuştum ama o zaman daha bi sevdimdi :)
ahah:) ne güzeldir böyle rastlantılar:) daha değerli kılıyor insanın elindeki her neyse.
YanıtlaSilbir de, evet bu şiir Birhan'ın tam bir karaduygun olduğunu ortaya koyanlardan.
YanıtlaSil