06 Mayıs 2012

"Yani insan bir savaş alanıydı."



Bu aralar dikkatimi çok uzun süre toplayamadığımdan ötürü ancak kısa öyküler okuyabiliyorum.  Hal böyle olunca, çocuk edebiyatından eksiklerimi tamamlamak çok iyi bir fikir gibi geldi. Hasan Ali Toptaş’ın kitabını atlasam elbette olmazdı. Yazarın daha önce Gölgesizler, Uykuların Doğuşu ve Yalnızlıklar’ını okudum. Bu üç kitabı okumayanlara kesinlikle öneririm. Ben bir Gürgen Dalıyım ise “masal işte” diyip geçilmemesi gereken bir kitap. Yazar diğer kitaplarında tutturduğu fantastik, şiirsel dili burada da devam ettiriyor. Kendine has nadir kullanılan sözcüklerini azaltsa da, vazgeçmiyor. Çocuklara yetişkin dünyasının karanlığını yer yer acımasıza yakın bir dille anlatıyor. Kitap, Beşparmak Dağları’nda bir gürgen ağacının kesilme sürecinde yaşadığı korkuları ve sonrasında halen yaşamaya devam ederken neler hissettiğini çocuk saflığıyla dile getiriyor. Aşağıda kitapta altını çizdiğim alıntıları bulabilirsiniz.


Ömrümün iplerini elinde tutan insanoğlundan, uzak bir köy kahvesinde eğri bir sandalye bacağı olmayı bile isteyemezdim.
Ak sakallı dedenin dediğine göre, böyle bir şeyi istesem bile, insanoğlu beni duymazdı zaten.
Sağırdı çünkü o; kokularıma da, yeşilliklerime de, duruşuma da sağırdı.
Sözün özü, insanoğlu benim soyumun dilini çözememişti henüz; kokuca konuşsam da anlamazdı, renkçe konuşsam da… (s.27)


(İ)nsanın zalimliğine ağaçlarla kuşlar, böceklerle otlar, hayvanlarla taşlar değil, ancak insan karşı koyabilirdi.
Dönüp dolaşıp insanda başlıyordu her şey, dönüp dolaşıp insanda bitiyordu.
Gerisi boştu…
Yani insanın karışmadığı her şey bir masaldı… (s.51)


(A)dına savaş denen şey, yeryüzünün herhangi bir noktasında başlayıp herhangi bir noktasında bitmezdi.
Her şey gibi, o da insanda başlayıp insanda biterdi.
Bu yüzden cepheler falanca dağda ya da falanca ovada değildi.
Cepheler, bütün acımasızlıklarıyla insanoğlunun içindeydi.
Toprağı titrete titrere yürüyen tanklar, art arda gümbürdeyen toplar ve durup dinlenmeden kurşun kusan tüfekler insanoğlunun içindeydi.
Hatta, henüz icad edilmemiş silahlar da insanoğlunun içindeydi.
Yani insan bir savaş alanıydı. Ceket, gömlek, pantolon ya da etek giymiş, kravat takmış, tıraş olmuş, kokular sürmüş bir savaş alanı. Gülümseyen bir savaş alanı. Öpen hatta, okşayan, konuşan, susan, çiçekler açıp çiçekler veren bir savaş alanı…
Peki, bir barış bahçesi olamaz mıydı aynı insan?
Şöyle güllerin kuş cıvıltılarına, kuş cıvıltılarının güllere karıştığı, mutlu yüzlerle dolu rengarek bir barış bahçesi? (s.76)

Hasan Ali Toptaş, Ben Bir Gürgen Dalıyım, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2003


4 yorum:

  1. alıntılar güzele benziyor..
    kitap güzele benziyor..:)

    ne zaman Hasan Ali Toptaş okuma girişiminde bulunsam yarım kalıyor ya da bir aksilik çıkıyor..
    bir daha ki girişimde okumam umuduyla..
    (:

    YanıtlaSil
  2. kitap çok güzel, sevgili Uitwaaien,

    Hssan Ali Toptaş ise çağdaşların içinde en sevdiklerimdendir. kesinlikle okumalısın bence.

    iyi okumalar dilerim :)

    YanıtlaSil
  3. kitabını okumasam da "Gölgesizler" izlemiştim. ve birkaç gün çıkamamıştım o darbın etkisinden. kurgu çok farklı, gerçek-hayal birlikte yürüyor ve izleyene göre yer değiştirebiliyor. tamamen senin perspektifine bağlı ve sarı ışık kullanmaları hem olaylardaki hem insanlardaki belirsizliği anlatmış. velhasıl filme eyvallah dolayısıyla hasan ali toptaş da göz ardı edilemeyeceklerden.

    "Yani insanın karışmadığı her şey bir masaldı… " ve "Karr neden yağarr!"

    YanıtlaSil
  4. kar neden yağar kaar? :)

    Sümeyye kitabı kesinlikle okumalısın öyleyse, Hasan Ali Toptaş mükemmel bir dil ustasıdır. filmin kitabın yanında nasıl kaldığını o vakit göreceksin.

    sevgiler. :)

    YanıtlaSil

Aklınıza gelenleri buraya bırakabilirsiniz.