06 Şubat 2012

Tutarsız yazı ve bir soru

.





Parçaları birleştiremediğim sürece benden bütünlüklü bir kombinasyon olmayacak; farkındayım, kendini kandırmanın âlemi yok. Bu kadar parçaya bölündüğüm sürece de hiçbir zaman birleşemeyeceğim. Seçilmiş parçalanmalar bu benimkisi. Tutarsızlık, en nefret ettiğim şey. Beş dakika önce hissettiğimi beş dakika sonra hissetmediğim vakit çok sinirleniyorum, “niye böyleyim?” diye. İç dengem için bir tutarlılık formülü bulamıyorum bir türlü. Bu saate kadar bulamamışım, bundan sonra da bulmak çok zor sanki, kabul edip devam etmek gerek. “Tutarsız bir insanım” diye yüksek sesle bile itiraf edemiyorum.

Bazen en sevdiğim şey salağa yatıp hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranmak. (Kimseyi kandırmadan tabii, zaten bir tek kendimi kandırabiliyorum, o konuda sorun yaşamıyorum hiç.) İnsanlar sizi şöyle bir süzünce rasyonel bir varlık olabileceğinize inanmıyorlar da; akılsız olduğunuza hemen inanıveriyorlar. “MS oldum” desem inanmazlar; çok nadir, ama akılsızlık çok yaygın bir hastalık. Nezle gibi de bulaşıcı üstelik, 3 dakika yanında durun hastanın, hemencecik bulaşıyor. Sonrası zaten malum, kendilerini olmadıkları bir insanmış gibi gösteriyorlar. Ben de inanmış görünüyorum; danışıklı dövüş. Bu kadar düşünmek beyne zarar, onlar konuşurken ben inanıyormuş görüntümün arkasında sinapslarıma onulmaz zararlar veriyorum. Kendilerini oldukları gibi sevemeyeceğimi mi düşünüyorlar acaba?  Önce kendilerine, sonra bana büyük haksızlık ediyorlar.

İncinmektense yalanlar duymayı tercih ediyorlar. Sizi yalan söylemeye sevk ediyorlar, ikiyüzlü olmaya. Kendime birkaç yüz edinmeliyim. Nereden bulurum acaba, çarşıda satılıyor mudur? Yastık yüzü değiştirir gibi çabuk değiştiriliyor mu? Herkese ve her şeye katıksız inanç duyduğum zamanları özlüyor gibiyim. Tekrar inanabilmek için bildiğim, öğrendiğim her şeyi unutmaya razıyım. Yazık ki unutamayacağım. Öğrendiği hiçbir şeyi unutmazmış insan.

Bunları çabucak geçiyorum ve soruyorum, hani mektebini okumadan bir meslek dalını icra edenlere "alaylı" diyorlar ya, o insanlar işlerini alaya mı alıyorlar?*





*Ekleme: Soru sadece kelime oyunu amaçlı beyin yanmasıdır.






.

15 yorum:

  1. "Günü geldiğinde herkes mutlu bir hayat ile anlamlı bir hayat arasında seçim yapmak zorunda kalacaktır..." demiş, delinin teki.

    Bilge tipi karışıklıklardan çıkmanın sırrı da dengededir belki de...

    Denge ne dersen; Mutlu hayatımı anlamlandırmaya çalışarak yaşıyorum, tavsiye ederim :)

    Unutmadan bir yabancı bir şey söylediğinde seni üzerinde düşünmeye itiyorsa eğer iyidir, candır... :P

    "Her insan bir mucizedir; gerçekleşebilmesi için umudu kesmeniz gerekir..."

    sözüne Mazhar Alanson'dan gelsin o zaman; Benim hala umudum var...

    YanıtlaSil
  2. Ah bilge ben de o formülü öylesine aradım ki. Bulamadım bir türlü. Tutarsızlık ki en katlanamadığımız şeyken, kendimizi tutarsız hissetmemiz ne gariptir değil mi? Daha sonra kendimize katlanamaz hale geliyoruz. Ama biz gelmiyoruz bence. Bizi bu hale sürüklüyorlar bir şekilde.

    İnsanlar salaklar. Bu yüzden de biz onlara karşı salağı oynamak zorunda kalıyoruz. İşte bu da bizi tutarsızlığa sürüklüyor. Böyle daha nice durumlara düşüyoruz. Biz kendimizi mi kandırıyoruz? Biz kendimizi kandıramayız bilge. Biz onları kandırıyoruz. Kanmış bir benlik yaratıyoruz kendimizden ve onlara bir maske olarak kullanıyoruz bunu. Ama onlar varken takıyoruz bu maskemizi. Onlar gittiği zaman biz kendimizdeyizdir hep. Biz kendimizi onlara gösteremeyiz çünkü. Onlara gösterecek bir benliğimiz yok bizim. Kendimizi kendimize saklarız daha iyi.

    Bir gün kendimizi kandırmaya çalışmak ile kendimizi yormayacağımızı umuyorum. Hiçbir şeye kanma ihtiyacı hissetmeksizin, sadece onları onlara gösterebiliriz belki. Onların duymak istediklerini konuşma ihtiyacı hissetmeyip, onların kendilerine bir türlü söyleyemedikleri şeyleri söyleyebiliriz belki. Onların suratlarını çıkartıp onlara maske edebiliriz gerektiğinde. Ben bunu yapabileceğimizi düşünüyorum bir gün. O formülü bir bulursak eğer var ya bizi kimse tutamaz. Bulacağız…

    YanıtlaSil
  3. "...Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, incinirsin."

    demiş üstad!

    hepimiz önce kendimizi düşünürüz, düşünmeliyiz. Birini seviyorsak, ya da birine kızıyorsak, bunu kendimiz için yaparız, yapmalıyız...

    öteki türlü dandik gişe filmi yapmacıklığı oluyor..

    insanların salak olduğuna dair sava katılamayacağım alter ego'nun düşüncesine katıksız saygı duyarak... böyle düşünürsek çok ama çok yüksekten de düşebiliriz yok yere...

    Bence, her şey bizim elimizde...

    İstemediklerimizi bir kenara koymak da öyle!

    Özetle diyebilirsin insanlara;

    sen ne dilersen dile,
    hepsi olsun,
    ama ne dilersen dile,
    bensizliği bile...

    YanıtlaSil
  4. erdost yüksel, teşekkür ederim yorumların için.

    alter ego beni tanıyor olmanın verdiği bilinçle yazıyor. kendisinin ne kastettiğini anlıyorum o yüzden. benim bahsettiğim, maskeler takıp beni incitmeye çalışan insanlar. benim bunu anlamadığımı sanmalarından ötürü böyle düşündük sadece. insan ilişkileri çok garip, uzun konu ve meşakkatli.

    benim de hala umudum var, başkalarından olmasa bile kendimden yana çok umudum var. :)

    tekrar teşekkür ederim incelikli yorumların için. :)

    YanıtlaSil
  5. alter ego, formül bulalım artık, yapalım bunu. sadece bunu söylemek istedim.

    kendi anlamına gelmeyen insanlardan çok sıkıldım.

    YanıtlaSil
  6. Ben bilge’nin yazısına yorum yapıyorum değil mi? Bu durumda, doğal olarak, bu bağlam içerisindekileri salak olarak nitelendirmiş oluyorum. Benim yorum anlayışım böyledir. Yazıyı okurum ve o yazı perspektifinden yorumlarım. Arkadaşa yanlış anlamasın diye izah etmek istedim.

    YanıtlaSil
  7. öncelikle belki de özür dileyerek girmeliyim sanırım açıklamalarla.

    Alter Ego'ya çatma gibi bir durumum yoktu eğer öle anlaşıldıysa. Oraya katıksız saygı duyarak yazma sebebim de biraz buydu; yanlış anlaşılmaya mahal vermemekti ki anlaşılmış sanırım, üzüldüm.

    Tanımadığı insanların hayatına yön verme çabasındaki bir "salak" değilim diyeceğim ama şu an bu histeyim, bi yandan da şöyleyim böyleyim diyerek kendimi anlatmaya başlamışım ki bu kötü :) Tabii biri şu demiş bak onu kötüleyeyim, ona çatayım adamı da değilim... offf hala anlatıyorum :P

    Özetle Perihan Mağden'i yüzeysel bulan biri olarak "bahar temizliği" yazısını öneririm :D

    Sunay akın'ın "Bakın bakın" demesi gibi diyeyim; bakın bakın hala aynı şeyi yapıyorum...

    Bilge Hanım ve Alter Ego, sizlerden de bir gerginlik yarattıysam özür dilerim...

    YanıtlaSil
  8. Erdost,

    bir gerginlik yok, bir özür yok ortada güzel kardeşim rahat ol. yanlış anlaşılmadın, bu yüzden kendini üzme. sen kendini üzdün diye ben de üzüldüm şu an.

    ben de yanlış anlaşılmayayım diye izah ettim. hakkımda yanlış bir şey düşünmeyesin diye. sadece bu yani. ;)

    YanıtlaSil
  9. beni de güldürdünüz :)

    halletmişsiniz ama bir de ben konuşayım. Erdost, bir problem yok. fikir alıp veriyoruz sadece. arada olur böyle eksik/aksak anlaşılmalar. aklına gelenleri çekinmeden yazabilirsin.

    Perihan Mağden'in yazısını da okudum. çok doğru söylemiş, paylaşım için teşekkürler.

    eline sağlık. :)

    YanıtlaSil
  10. "İncinmektense yalanlar duymayı tercih ediyorlar. Sizi yalan söylemeye sevk ediyorlar, ikiyüzlü olmaya. Kendime birkaç yüz edinmeliyim. Nereden bulurum acaba, çarşıda satılıyor mudur? Yastık yüzü değiştirir gibi çabuk değiştiriliyor mu? Herkese ve her şeye katıksız inanç duyduğum zamanları özlüyor gibiyim. Tekrar inanabilmek için bildiğim, öğrendiğim her şeyi unutmaya razıyım. Yazık ki unutamayacağım. Öğrendiği hiçbir şeyi unutmazmış insan."

    bu kısmı özellikle aldım. bir daha okunmalı diye.

    YanıtlaSil
  11. insanlar incinmekten neden korkar bilge? belki de öğretilmiş bir korkudur bu.

    birilerine açıkça bana yalan söyle demiyoruz ama herkesin yalan söylediğini biliyoruz. insanlar konuşurlarken birbirlerinin yalanlarını yakalıyorlar ama söylemiyorlar yalan söylüyorsun diye. söylemezler, çünkü gizli bir anlaşma yapmışlardır. gerçekler acıtır dedikleri ne kadar doğru. kaçmalı o yüzden. ama yalanlar alışkanlık yapar.

    konuyu edebiyata bağlayamıyorum. o yüzden doğrudan söyleyeceğim. edebiyat denetimli bir dibe vuruş olabiliyor bazen. düşmeyi öğreniyoruz. bir tür simulatör.

    belki de banci camping yapmak gibi bir şeydir edebiyat.

    yalanlar da benziyor biraz.

    yine sorasım geldi. insanlar incinmekten neden korkar bilge?

    yalanlarla incinmekten kaçıyorlarsa, kaçamayacakları gerçeklerle karşılaştıklarında ne yapar bu insanlar? düşününce onlar için üzüldüm şimdi.

    savunma mekanizmaları da geldi aklıma. o konuya da başka bir yorumda değinirim.

    yine çok beğendim yazını.

    YanıtlaSil
  12. gerçekleri duymaktan inciniyorlar çünkü. kaçıyorlar bu yüzden. ya da yalanlar duymayı yeğliyorlar. ne yazık ki yalan söylemede hiç iyi değilim, tüm sancım bu yüzden zaten. yalan söylemek zorunda bırakılmaktan bile nefret ederim.

    edebiyat denetimli dibe vuruşu anlamadım. bi ara anlatırsan sevinirim.

    YanıtlaSil
  13. başımıza gelme ihtimali olan yaşantıları başımıza gelmeden deneyimlediğimiz bir "deneme-yanılma odası" olarak düşündüm edebiyatı. yani dibe vurmadan dibe vurmayı, fazla incinmeden incinmeyi öğrendiğimiz bir yer gibi. aşıların sağladığı bağışıklığa benzer bir bağışıklık kazandırıyor edebiyat. gerçeklere karşı kazanılan bir bağışıklık.

    rüyalarda yüksekten atlayıp düştüğümüzde ölmeyiz. denetimli çünkü gerçek yaşantılar sunmuyor. anlatmak istediklerimi anlatmanın başka yollarını aramalıyım sanırım :)

    YanıtlaSil
  14. sende bir sorun yok. tamamıyla benim anlama kıtlığımdan kaynaklanmış. aslında anlar gibi oldum ama emin olamadım.

    biri karşıma geçip anlattığı saçma sapan bir hikayeye inanmamı beklerken aklıma Dostoyevski gelir. (bu ara da epey andık rahmetliyi). bu insan benim Dostoyevski okuduğumu, edebiyat okuru olduğumu, az buçuk Freud bildiğimi bilmiyor galiba derim. vücud dilinden anladığımı, gözlerinden bile anladığımı fark edemiyor demek ki.

    herkese yıllardır "okuyun" derim de kimse beni dinlemez. elbet bir gün kendimi dinletmenin ya da bu konuda da susmanın bir yolunu bulucam.

    YanıtlaSil

Aklınıza gelenleri buraya bırakabilirsiniz.