16 Mart 2012

adı üstünde "tesadüf" işte







Toprağı değiştirilen çiçekler gibiydi yürümek. Önce soğuk, sonra sıcak, sonra yine soğuk. Karşıdan karşıya geçmek gibi. Asma bir köprüyü aşmak gibi. Sahilden geçen büyük bir yük gemisinin içindekileri tahmin etmeye çalışmak gibi. Önce bilip, sonra unutmak; sonra yine bilip yine unutmak gibi.

Olduğum yerde kalakaldım bir süre. Baktım, baktım, baktım. Gördüğümden emin olmalıydım, öyle ya, “emin” olmadan yaşayamaz insan. Tek kelime edemedim. Ne diyebilirdim ki zaten? Söylenecekleri tüketmiştim.

Şarkılar söyledim, şarkılar dinledim. Okudum, yazdım da hatta. Yokluğun tesadüfü olur muydu? Adı bile üstünde “tesadüf” işte, ne bekleyebilirdim ki en fazla? Yokluğun tesadüfü olmaz fakat, tesadüfün yokluğuyla korunumlu bir kale bulmalıyım kendime.

Oysa ben tesadüflere inanmam. Onlar da bana inanmıyor galiba. Kötü rastlantıları başka hiçbir şekilde açıklayamam yoksa.   





4 yorum:

  1. sen mi yazdın, gündökümü'nden mi? hayır iki durumda farklı şeyler söyliycem :)

    YanıtlaSil
  2. Bilge çok güzel ifade etmişsin hissettiklerimi. Belki ben seninle aynı şeyleri hissetmiyorum, belki dediklerinden çok farklı şeyler anladım ama bana çok "tanıdık" hissettirdi. Eline sağlık :)

    YanıtlaSil
  3. sağ ol canım. aşağı yukarı aynı şeyler hissettiklerimiz.

    YanıtlaSil

Aklınıza gelenleri buraya bırakabilirsiniz.