16 Mart 2012

Tomris Uyar'ın günlükleri

Bugün çoook sevdiğim Tomris'im Uyar'ımın doğum günüymüş. Aşağıda kendisinin günlüklerinden not aldığım alıntıları bulabilirsiniz.



Gündökümü, Bir Uyumsuzun Notları, 1975-1980, Can Yayınları , 1989

Bir yazar, işinin başına otururken, kalemi de eline ilk alıyormuş gibi bir acemiliğe kapılmıyorsa neden yazmak istesin? Bir daha hiç yazamayacağı korkusunu her keresinde duymuyorsa, yazma coşkusunu hiç tadamamış demektir. Kendi adını basılı görmeyi yazdığının kanıtı sayıyordur yalnızca. (s.7)

Akıllı kadın dostlar daha güç bulunuyor. Akıllı kadınların çoğu saldırgan ve kılçıklı nedense. Güzel başlayan, içtenlikle sürdürülen ilişkilerde yaya bırakabiliyorlar sizi. Erkeklerle daha kolay dostluk kurmam bu yüzden sanırım. Kendi adıma söyleyeyim: erkek olduğunu yadsıyan bir erkek arkadaşım olmadı. Geldiğimiz ayrı dünyaların sınırında kısa bir süre için bile olsa ortaklaşa bir dünya kurabilirdik. O dünyaya kendi özümüzden kattığımız parçaların bir daha değişmeyeceğini bilerek, boyuna zenginleşerek. (s32)

Bir ara-yol olmalı mutlaka, mutlu bir yol. (s 36)


Polis romanlar ile korku hikâyeleri, olağan yaşamanın, günlük akışın dışında varsayıldıkları için çekici geliyorlar okurlara; “şiddet olayları”yla dolu olsalar bile dinlendiriyorlar, çünkü olağan’ın dışında geçebilen ayrıcalıkları, “hak”ları var. (s.51)

Simetri güvenli bir sığınak aramaktan başka nedir? Sağda ne varsa, solda da vardır, bilirsiniz, şaşırmazsınz.(s55)

Uykunuz kaçtı mı kültürünüz artıyor. s.68

Her şey ne büyük bir hızla yaygınlaşıyor, öyle ki yaygınlaştığında yozlaşma sürecine girmiş oluyor, kendiliğinden. s.83

Günümüzde yazarın, sıradan bir yurttaştan daha alçakgönüllü, daha yalın ve çalışkan olması gerektiğinie inanırım çünkü. s.103

Ahlaklı olmak, ahlalı savunmak kolay da, ahlakla uğraşmayı iş edinmek güç. s.106

Müziksiz bir edeyat düşünülemeyeceği gibi, edebiyatsız bir müzikten de söz edilemez. s. 112

Erdem mi bilmem, doğuştan verici olmak (kanım bile 0 rh pozitif)… bence de öyledir: “Bir kerecik esirgeyebilen, hiçbir şey vermemiş sayılır.” s. 165.

Kafanız dinlenmeye alışık değilse, hiçbir yerde dinlenmiyor.   s. 184

Edebiyat, bütünüyle geçmişimizdir, kendi yaşamadığımız anılarımızla da geçmişimizdir. Bir vasiyettir bize. Ya da geriye doğru verdiğimiz bir namus sözü.

Derken kararımı verdim, tedirginliğim geçti; piyasa yazarlarını çevirmeyeceğim. Okuma hızıyla çarçabuk çevirsem de, karşılığında kendi kitaplarıma ödenen ücretin en aşağı on katını alsam da. Vasiyet böyle gerektiriyor. Kaldrırıp attım önerilen çeviriyi. (s.271)  (Burası bende aydınlanmalar yaşatan Tomris paragraflarındandır!!)



ve


  
Günlerin Tortusu'ndan (1980-1984)


Romanı edebiyattan ayrılabilir öğelerle (sürükleyici olaylarla, ilginç kişilerle, doğru bildirilerle) bir süre koşturabilirsiniz, ama öykü çok sıkı bir öz denetim istiyor; bir fazla, hepsini silip götürüyor.

Şarlatanlar Dönemi adlı yapıtında şöyle diyor Lillan Hellman: “Amerika’da yanılgıları anmak sağlıksızlık sayılır; yanılgıları düşünmek kuruntuluktur; yanılgılar üstüne kafa yormaksa zırdelilik.”
Zırdeliliği alıyorum, üstü kalabilir.

İletişim engellerinin başında evrensel beylik kalıplar, inançlar geliyor. Sözgelimi kadın sevecendir, erkek yiğit; kadın edilgendir, erkek etkin; kadın yaşamı götüren, sürdürendir, erkekse yaşamı yapan. Burada bir ayraç açarak sözcüklere dişil ve eril tanımlar (article) yakıştıran batı dillerininden örnekler verebiliriz. Batı dillerinde sabır, erdem, süreklilik, direnç gibi uzun vadeli kavramların dişil tanımlarla anıldığını görüyoruz. (Bu arada kişilik zaafı, oynaklık, döneklik imleyen sözcüklerin de!) ataklık, girişkenlik imgeleyen sözcüklerin çoğuysa eril tanımlarla kullanılıyor. Hazır bu ayracı açmışken edebiyat türlerinin tanımlarını da unutmayalım. Roman'dan başlayalım. Almancası: der Roman, Fransızcası le Roman, İtalyancası il Romanzo ama İspanyolcada la Novella ve la Ficcion’le bir dişilik yükleniyor roman. Öykü Almancada die Gecishte, Fransızcada dişil l’historise İtalyacada la Novella’yken İspanyolcada la Narracion ile el Cuento arasında bocalıyor. Bu bocalamada öyküleme ve anlatı sanatlarının doğuş biçiminin payı büyük olsa gerek. Şiir batı dillerinde dişil bir sözcük, yalnız Almancada cinsiyetsiz: das Gedicht. Bu tanımlar, halkların bu türlerden beklentilerinin ipuçlarını verdiği için dilbilimcileri olduğu kadar toplumbilimcileri de ilgilendirse gerek.















4 yorum:

  1. Birkaç saat önce Gündökümü'nü elime alıp ortasından bir yerlerden 'birkaç gün' okudum. Burada görünce nasıl şaşırdığımı tahmin edersin.

    YanıtlaSil
  2. söz konusu bensem, Tomris Uyar konusunda hiç şaşırma negatif :)

    bol bol Tomris öyküleri okuyalım! :)

    YanıtlaSil
  3. alıntılar çok hoş da ben hiç hoş değilim :/

    ta ne zaman hızlı hızlı bilgisayara geçirmiştim bunları, buraya koyarken de dikkat etmemişim. bir sürü yazım hatası varmış, yeni fark ettim.

    çevreye verdiğim geçici rahatsızlıktan ötürü özür dilerim.

    YanıtlaSil

Aklınıza gelenleri buraya bırakabilirsiniz.